2 Mart 2015 Pazartesi

Şairlerin Sultanı, Türk ve İslâm düşünürü: Yunus Emre

Şairlerin Sultanı, Türk ve İslâm düşünürü: Yunus Emre
Yunus Emre (d. 1240 - ö. 1321), Anadolu´da Türkçe şiirin öncüsü olan mutasavvıf bir halk şairidir. Büyük bir Türk İslam düşünürüdür.
Hayatı
Hayatı ve şahsiyeti hakkında pek az şey bilinen Yunus Emre, Anadolu Selçuklu Devleti´nin dağılmaya ve Anadolu´nun çeşitli bölgelerinde küçük-büyük Türk Beyliklerinin kurulmaya başladığı 13. yüzyıl ortalarından Osmanlı Beyliği´nin kurulmaya başladığı 14. yüzyılın ilk çeyreğinde Orta Anadolu havzasında doğup yaşamış bir şair ve erendir. Yunus Emre, uzun bir süre Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhında çile doldurmuş ve dergâha hizmet etmiştir.
Yunus´un yaşadığı yıllar, Anadolu Türklüğünün Moğol akın ve yağmalarıyla, iç kavga ve çekişmelerle, siyasî otorite zayıflığıyla, dahası kıtlık ve kuraklıklarla perişan olduğu yıllardır.13. yy´ın ikinci yarısı, sadece siyasî çekişmelerin değil, çeşitli mezhep ve inançların, batınî ve mutezilî görüşlerin de yoğun bir şekilde yayılmaya başladığı bir zamandır. İşte böyle bir ortamda, Mevlânâ Celaleddin-i Rûmî, Hacı Bektaş-ı Velî, Ahî Evrân-ı Velî gibi ilim ve irfan kutuplarıyla birlikte Yunus Emre, Allah sevgisini, aşk ve güzel ahlakla ilgili düşüncelerini, her türlü batıl inanca karşı, gerçek İslam tasavvufunu işleyerek Türk-İslam birliğinin oluşmasında önemli vazifeler yapmıştır. Yunus Emre, "Risalet-ün Nushiyye" adlı mesnevîsinin sonunda verdiği;
Söze târîh yedi yüz yediydi
Yûnus cânı bu yolda fidîyidi
beytinden anlaşıldığı kadarıyla H. 707 (M. 1307-8) tarihlerinde hayattadır. Yine, Adnan Erzi tarafından Bayezid Devlet Kütüphanesi´nde bulunan 7912 numaralı yazmada şu ifadelere rastlanmaktadır:
Vefât-ı Yûnus Emre
Müddet-i ´Ömr 82
Sene 720
Bu belgeden anlaşılacağı üzere, Yunus Emre, H. 648 (M. 1240-1) yılında doğmuş, 81 yıllık bir dünya hayatından sonra H. 720 (M. 1320-1) yılında ölmüştür.
Doğduğu yer konusundaki tartışmalar Eskişehir´in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy ile Karaman üzerinde yoğunlaşmaktadır. Menakıpnâmelerle şiirlerinden çıkarılan bilgilere göre Babalılardan Taptuk Emre´nin dervişidir. Hacı Bektaş-ı Veli ile ilgisi Vilayetname´den kaynaklanmaktadır. Yine şiirlerinden tasavvuf yolunu seçtiği, iyi bir öğrenim gördüğü anlaşılmaktadır. Anadolu kentlerini dolaştığı, Azerbaycan ve Şam´a gittiği, Mevlana´yla görüştüğü de bu bilgiler arasındadır.
Yunus Emre, işlediği konularla Anadolu´da gelişen Türk edebiyatının en büyük adlarından sayılan Yunus Emre, yalnız halk ve tekke şiirini değil, divan şiirini de etkiledi, yaşarlığını çağlar boyu sürdürdü. Hece ve aruzla yazdığı şiirlerinde sevgiyi temel aldı. Tasavvufla, İslam düşüncesiyle beslenen dizelerinde insanın kendisiyle, nesnelerle, Allah´la ilişkilerini işledi, ölüm, doğum, yaşama bağlılık, İlahi adalet, insan sevgisi gibi konuları ele aldı. Çağına hâkim olan düşünüş biçimini ve kültürü konuşulan dille, yalın akıcı bir söyleyişle dile getirdi; kendinden önce yetişmiş İran ozanlarının, çağdaşlarının yapıtlarında geçen kavramlara yeni bir öz, yeni bir deyiş kattı. Bu yanıyla tasavvuf düşüncesini, Alevi-Bektaşi inançlarını zenginleştirdi, kendi adına bağlanan tekke şiirinin Anadolu´daki ilk temsilcilerindendir.
Fikrî ve Edebî Şahsiyeti (Edebi Kişiliği)
Yunus Emre, halk diliyle tasavvuf edebiyatının en büyük şairidir. Daha Orta Asya asırlarında Ahmed Yesevi ile başlayan halk tasavvuf şiiri; Türkistan, horasan ve Anadolu´da yüz yılı aşan bir işleniş çağından sonra, en üstün seviyesine Yunus Emre´de varmıştır. Yunus´un duygu ve düşünce âlemini hazırlayan kültürün kaynağında İslam İmanı vardır. Bu iman, dünyanın üç kıtasında tecrübe görmüş ve her yeni nesle zekâ ve irfan mirasları bırakmış bir milletin bağrında, kendi öz çevresini bulmuştur. Yunus´un bilgi ve düşünce âleminde, önce bu uzun, sabırlı ve sayısız hayat tecrübelerinden doğan irfan ışıldar. Onun yaradılış, varlık, yokluk, aşk ve Allah hakkında duygulu ve hummalı zihin yoruşları vardır ki aynı irfan kaynağından beslenir.
Yunus, insan olan herkese karşı; fakir, zengin, Hıristiyan ve Müslüman ayrımı yapmayan, engin sevgiyle bağlıdır. Ondaki insan sevgisi, insanda Allah´tan bir parça, ondan gelip bedenlenmiş bir cevher bulunduğunu bilmesindendir. Yunus, işte bu parçanın bütününe yani Allah´a âşıktır. O´nu gönlünde bilmenin heyecanıyla vurgundur. Bu heyecanı, Musa Peygamber´in konuştuğu çoban kadar saf bir gönülle duyar; aynı saflıkla söyler. Yeryüzünde bir ömür boyu vatanından uzak kalmış bir insan hüznüyle Yunus´un Allah diyarına karşı sonsuz hasret duyması da bundandır. Yunus, ömrü boyunca böyle bir hasretin hummalarıyla yanmış, şiirlerine bu hummanın hareketini vermiştir.
Nihayet, bütün bu iç ve kafa hareketleriyle olgunlaşıp derinleşen, bazen coşkun, bazen rind ve her haliyle cana yakın bir derviş... Yunus Emre´nin şiirlerinden ve halk içine yayılan menkıbelerinden yükselerek yedi asır ötede canlanan simasını belli başlı çizgileri bunlardır. Yunus; duymuş, düşünmüş, inanmış ve bütün bu duyuş, düşünüş ve inanışlarını büyük bir sadelik ve kolaylıkla şiirleştirmeye muvaffak olmuştur. İslami taassubun, üzerinde durmaktan çekindiği birçok iman meseleleri ile cennet, cehennem, sırat ve benzeri gibi kavramlar, onun en zeki ve en hür düşüncelerine mevzu olmuştur. Şiirleri, eskilerin, sehl-i mümteni dedikleri, her dilin söyleyemeyeceği bir açıklık ve kolaylıkla terennüm edilmiştir.
Türbesi
Yunus Emre´nin mezarı olduğu iddia edilen pek çok mezar ve türbe vardır. Bunlar; Eskişehir´in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy; Karaman´da Yunus Emre Camii avlusu; Bursa; Aksaray ili Ortaköy İlçesi’nde; Ünye; Kula´da Emre köyü; Erzurum, Tuzcu(Dutçu) köyü; Isparta´nın Gönen ilçesi; Afyon´un Sandıklı ilçesi; Sivas yakınında bir yol üstü. Ayrıca Tokat´ın Niksar ilçesinde de bulunmaktadır.
Ayrıca, mutasavvıf Niyazi Mısri de Yunus Emre´nin mezarının (veya makamının) Limni Adası´nda bulunduğunu ifade etmiştir. Bunlar arasında bilim adamlarınca tartışma, Karaman ve Eskişehir´deki türbeler üzerine yoğunlaşmışsa da, Hacı Bektaş-ı Veli ile ilgili menkıbe düşünüldüğünde Eskişehir Sarıköydeki türbenin asıl Yunus Emre türbesi olduğu düşünülebilir...
Eserleri
Divanı Lügat-üt Türk Yunus Emre´nin şiirleri bu Divanda toplanmıştır. Şiirler aruz ölçüsüyle ve hece ölçüsüyle yazılmıştır. Ayrıca Fatih nüshası, Nuruosmaniye nüshası, Yahya Efendi nüshası, Kahraman nüshası, Balıkesir nüshası, Niyazi Mısrî nüshası, Bursa nüshası diye 7 ye ayrılır.
1. Divan
Bu eserinde şiirleri toplanmıştır. Şiirlerinin kimileri hece, kimileri ise aruz ölçüsüyle yazılmıştır. Bu şiirlerde derin bir Allah, peygamber ve insan sevgisi vardır. Hatta "Yaratılanı severiz yaratandan ötürü" dizesinden de anlaşılacağı üzere Yunus bütün varlık âlemine sevgiyle yaklaşmıştır. Yunus´un bu sevgi ve hoşgörü iklimi sadece Anadolu´da etkili olmamıştır. Günümüzde Yunus Emre, sevgi ve hoşgörüsüyle dünyaca tanınan bir şahsiyet olmuştur.
Risaletü´n - Nushiyye
1307´de yazıldığı sanılmaktadır. Eser, mesnevi tarzında yazılmıştır ve 573 beyitten oluşmaktadır. Eser; dinî, tasavvufî, ahlaki bir kitaptır. "Öğütler kitabı" anlamına gelmektedir.
Kaynakça
Öztelli, Cahit. Yunus Emre. Özgür Yayınları, 1984. ISBN 975-447-018-9
Tatcı, Mustafa. Yunus Emre Dîvânı. Akçağ Yayınları, 1998. ISBN 975-338-232-4
Güneş, Burhan. Halk Şiiri Antolojisi. İlke Kitabevi, 2003. ISBN 975-7923-22-2
yunusemre.info Yunus Emre´nin hayatı ve kişiliği

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder